Eğitim mimarisinin tarihi, Mısır, Yunanistan ve Roma gibi eğitimsel ve entelektüel amaçlarla yapılar inşa eden eski uygarlıklara kadar uzanır.
Orta Çağ'da, manastırlar ve üniversiteler, büyük kütüphaneler, çalışma salonları ve konferans salonları içeren, öğrenme ve mimari mucize merkezleriydi.
Rönesans sırasında, öğrenmeye yönelik hümanist ve ampirik yaklaşımları yansıtan eğitim mimarisi gelişti. Eğitim alanlarının ve binalarının tasarımı, belirli işlevler için tasarlanmış sınıflar ve konferans salonları ve çalışma ve araştırma yerleri olarak kütüphanelere daha fazla önem verilmesi ile daha çok işleve odaklanmıştır.
19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başlarında, halk eğitiminin gelişmesi ve üniversitelerin ve kolejlerin büyümesi, genellikle neoklasik veya Gotik tarzı binalara benzeyecek şekilde tasarlanmış büyük eğitim kurumlarının inşasına yol açtı.
20. yüzyılda eğitim tesislerindeki mimari eğilimler, esnekliğe, hareketliliğe ve öğretim teknolojisine daha fazla önem verdi. Okul binaları açık alanlar, doğal ışık ve açık hava öğrenme alanları vurgulanarak tasarlanmıştır. 21. yüzyılda, sürdürülebilirlik ve enerji verimliliği eğitim mimarisinin önemli unsurları haline geldi ve yeşil okulların ve yüksek teknoloji öğrenme merkezlerinin inşasına yol açtı.
Yayın tarihi: